Son günlerde ABD basınında yer alan bazı haberler, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun İran'a yönelik askeri bir saldırı kararı aldığını iddia ediyor. Bu iddiaların temel dayanağı, üst düzey istihbarat kaynaklarına dayandığı ve oldukça sarsıcı detayları içerdiği belirtiliyor. Özellikle İran’ın nükleer programı üzerindeki baskının arttığı bu dönemde, Netanyahu'nun aldığı bu karar, Ortadoğu'da büyük yankı uyandırdı. Peki, bu saldırının arka planı nedir? Netanayhu gerçekten de 2024’te bir saldırı planlıyor mu?
İran ve İsrail arasındaki ilişkiler tarihsel olarak sorunlu bir geçmişe sahiptir. Özellikle 1979 İslam Devrimi'nden sonra, her iki ülke birbirini en büyük tehdit olarak görmeye başladı. İran, İsrail’i "şeytan" olarak nitelendirirken, İsrail de İran’ın nükleer gelişmelerine karşı sürekli bir tehdit algısı oluşturdu. İran’ın nükleer silah edinme çabaları, Tel Aviv için bir kırmızı çizgi oluşturdu ve bu durum, özellikle son yıllarda iki ülke arasında sıcak çatışmalara zemin hazırladı. Netanyahu’nun son saldırı kararı iddiası, bu tarihi düşmanlıkların yeni bir aşamasına işaret ediyor olabilir.
Netanyahu'nun kararının alınmasında iç politik faktörlerin de önemli rol oynadığı düşünülüyor. 2024 yılında yapılacak genel seçimler öncesinde, güvenlik meseleleri genellikle İsrail toplumunun en öncelikli konularından biridir. Netanyahu, seçimlerden önce güçlü bir lider profili çizmek istiyor ve bu noktada İran’a karşı atılacak sert adımlar, seçmen nezdinde kendisine avantaj sağlayabilir. Ayrıca, askeri stratejinin sadece bir tehdit unsuru değil, aynı zamanda dış politikada bir müttefik bulma aracı olabileceği de belirtiliyor. Bu tür bir saldırının, ABD dahil olmak üzere batılı müttefiklerle olan ilişkiler üzerinde nasıl bir etki yaratacağı da merak konusu. Özellikle Biden yönetiminin, İran ile nükleer müzakerelerde içinde olduğu belirsizlikler ortamında, Netanyahu’nun bu hamlesi, bölgedeki güç dengelerini alt üst edebilir.
ABD basınının bu iddiaları, uluslararası ilişkilerdeki belirsizlikleri artırırken, bölgedeki gerilimi de tırmandırabilir. İran’ın, bu tür bir saldırıya karşı nasıl bir yanıt vereceği ise diplomatik çevrelerde en çok tartışılan konulardan biri. Özellikle bölgedeki diğer ülkelerin, İsrail’in bu adımlarına nasıl bir karşılık vereceği, Ortadoğu’da yeni bir çatışma ortamı oluşturabilir. Bu gelişmeler ışığında, Netanyahu'nun 2024'te aldığı karar, yalnızca bir askeri operasyon değil, aynı zamanda bir siyasi strateji de olabilir. Hem iç politikadaki dengeleri göz önünde bulundurarak, hem de uluslararası alandaki müttefiklik ilişkilerini test eden bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun 2024’te İran'a saldırı kararı alması iddiaları, hem bölgesel hem de küresel çapta derinlemesine etkilere yol açabilecek önemli bir konu olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası ilişkilerin dinamiklerini ve bölge coğrafyasındaki güç dengesini değiştirme potansiyeline sahip böyle bir gelişme, dünya gündeminin başlıca maddelerinden biri olmaya aday görünüyor.