Son günlerde sosyal medyada ve haber sitelerinde, bir hamile kadının iş yerinde cinsiyetçi mobbing yaşadığına dair çarpıcı bir iddia gündeme geldi. Olay, ülkemizdeki bir tekstil fabrikasında çalışan 28 yaşındaki S.A.'nın başına gelenler etrafında şekilleniyor ve çalışma yaşamında cinsiyet eşitliği konularını bir kez daha gündeme taşıyor. Şirket yöneticilerinin, S.A.’ya yönelik davranışları, sadece iş yerindeki etik değerleri sarsmakla kalmıyor; aynı zamanda kadına karşı ayrımcı ve cinsiyetçi bir yaklaşımın da habercisi oluyor.
Hamile kalmasının ardından iş yerindeki bazı yöneticilerin tutumu değişen S.A., başından geçen olayları şu şekilde ifade ediyor: "Yöneticim, hamile olduğumu öğrendikten sonra sürekli olarak benimle dalga geçti. 'Ben sana sevişmek yok demedim mi?' gibi ifadeler kullandı. Bu şekilde, iş yerinde durumu hazmedemediğini belirtmek istercesine, hem fiziksel hem de psikolojik olarak baskı yapmaya başladı." S.A., işe geri döndükten sonra bu tarz sözlerin ardı arkası kesilmediğini, kendisini sürekli yetersiz hissettirmeye çalıştıklarını dile getiriyor.
Yaşananlar, yalnızca S.A. için değil, diğer çalışanlar için de bir korku ortamı yaratmış durumda. S.A.’nın yakın çalışma arkadaşları, yöneticinin bu tutumunun aslında sistematik bir mobbing uygulaması olduğunu ve bu davranışların iş yerindeki genel atmosferi zehirlediğini belirtiyor. "Özellikle hamile olan S.A. hakkında olumsuz konuşmalar yapılıyor; sanki hamilelik bir yük gibi gösteriliyor" diyor S.A.’nın bir başka iş arkadaşı. Bu durum, hamile çalışanların yalnızca fiziksel değil, duygusal olarak da zor durumda kalmalarına neden olabiliyor.
Cinsiyet eşitliği, özellikle iş dünyasında sıkça dile getirilen bir tema olmasına rağmen uygulamadaki sorunlar hala devam ediyor. Çoğu zaman kadın çalışanlar, hamilelik sürecinde ya da çocuk sahibi olduktan sonra ayrımcılığa maruz kalıyor. S.A.’nın yaşadığı olay, bu durumun sadece bir örneği. Uzmanlar, cinsiyet temelli ayrımcılığın, kadınların kariyerlerini sekteye uğrattığı gibi, en temel insani hak olan psikolojik rahatlıklarını da tehdit ettiğini vurguluyor. "İş yerinde yaşanan her mobbing olayı, yalnızca hedef kişinin yaşamını etkilemekle kalmaz; aynı zamanda diğer çalışanların da huzurunu bozar" diyen bir HR uzmanı, özellikle hamile kadınların iş yerinde korunması gerektiğini belirtiyor.
Sonuç olarak, S.A.'nın yaşadığı olay sadece bireysel bir dram değil; iş dünyasında cinsiyet ayrımcılığına karşı savaşın ne denli önemli ve acil olduğunu gözler önüne seriyor. Olayın devamında S.A. bu durumu yargıya taşımayı düşündüğünü belirtirken, sosyal medyada da pek çok kullanıcı bu duruma tepki gösterdi. İş yerindeki mobbing olaylarının söz konusu olduğu bir ortamda çalışanların farkındalığının artırılması, iş yerlerinde oluşturulacak sağlıklı bir atmosfer için oldukça kritik.
Bahsi geçen durum, iş dünyasında nasıl bir dönüşüm yaşanması gerektiği konusunda da fikirler oluşturuyor. Herkesin eşit şartlarda çalışabileceği bir iş ortamı oluşturmak amacıyla, şirketlerin bu tür olayları minimize etmek için etkili yönetişim ilkelerine ve çalışanların haklarına özen göstermeleri şart. Cinsiyet eşitliği ve mobbing karşıtı politikaların güçlendirilmesi, toplumun her kesiminin üzerinde durması gereken bir konu olarak öne çıkıyor.
Yaşanan bu olay, sadece S.A. ve benzeri durumlarda olan kadınlar için değil, tüm toplum için büyük bir ders niteliği taşıyor. Toplum olarak, her türlü ayrımcılığa karşı durabilmek ve iş yerinde herkesin can güvenliği ile psikolojik rahatlığının sağlandığından emin olmak, hepimizin görevidir.