Son yıllarda artan aile içi şiddet vakaları, toplumun bir kesiminde derin yaralar açmaya devam ediyor. Özellikle kadınların maruz kaldığı bu şiddet türü, sadece fiziksel bir saldırı değil, aynı zamanda psikolojik bir çöküntü de yaratıyor. Yürekleri parçalayan bir olay, zamanında yapılan uyarıların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Eşi tarafından katledilen bir kadın, son günlerinde “Sonum iyi olmayacak” diyerek içinde bulunduğu karanlık durumu herkesle paylaştı.
Bir dönem ev hanımlığı yapan Zeynep, kızı Eylem ile birlikte sıradan bir yaşam sürmeye çalışıyordu. Ancak ailesinin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, ev hayatını zorlaştırıyor ve bu durum kocasıyla sürekli tartışmalara neden oluyordu. Zeynep, kocasıyla yaşadığı sorunların başını alıp gitmesini istemiyor, onu sevmeye ve ilişkilerini düzeltmeye çalışıyordu. Ancak ne kadar çabalasa da, eşi tarafından uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddetten kurtulmayı başaramadı.
Yaşadığı maddi sıkıntılar, Zeynep’in kocasıyla olan ilişkisini daha da gergin hale getiriyordu. Uzun zamandır farkında olduğu, ama bir türlü dile getiremediği tehlike gün geçtikçe kendini daha belirgin hale getiriyordu. Kale gibi görünmeye çalışan duvarlar, birer birer sarsılmaya başladı. Zeynep, sık sık arkadaşlarına “Sonum iyi olmayacak” diye endişelerini dile getiriyordu. Ancak çevresindekiler, Zeynep’in bu sözlerini ciddiye almayı reddetti. Zeynep’in yaşadığı travma, çevresinde olduğu kadar kendisi için de görünmez hale gelmişti.
Bir gecede meydana gelen olay, herkesi derinden sarstı. Zeynep, kızı Eylem ile birlikte evinde kocası tarafından acımasızca katledildi. Olayın ayrıntıları üzerindeki sır perdesi, cinayet sonrasındaki gelişmelerle birlikte yavaş yavaş aralanmaya başladı. Zeynep’in geçmişte yaşadığı tüm sorunlar, zamanla bir kâbusa döndü. Kocası, Zeynep’in öngörülerini dikkate almayarak, kendi saplantılı düşünceleriyle hareket etti. Zeynep ve Eylem’in cansız bedeni evin içinde bulunduğunda, bu olay Türkiye genelinde büyük yankı uyandırdı.
Cinayet sonrası yapılan incelemelerde, komşuları tarafından Zeynep’in sürekli olarak şiddet gördüğüne dair ifadeler verildi. Zeynep’in başından geçen olaylar, birçok kadının yaşadığı korkunç gerçekleri su yüzüne çıkardı. Mahalledeki kadınlar, Zeynep’in yaşadığı zulmün, toplumdaki birçok kadına benzer şekilde yaşandığını belirtti. “Ona sesimizi çıkarmadık, zamanında yardım edebilseydik belki de bu olay yaşanmazdı.” dediler. Zeynep’in trajik hikâyesi, kadınların yaşadığı şiddetin altında yatan sebepleri bir kez daha gündeme getirdi.
Özellikle aile içindeki şiddete karşı toplum farkındalığının artması gerektiği fikri, bu olayla birlikte yeniden tartışmaya açıldı. Kadına yönelik şiddet vakaları, yalnızca fiziksel şiddet olarak değil, zihinsel, ekonomik ve duygusal yönleriyle de ele alınmalıdır. Kriz anında başvurulacak yardım hattının yanı sıra, toplumun tamamının bu konuda daha duyarlı olması, tekrar eden bu tür olayların önlenmesinde belirleyici bir adım olacaktır.
Şimdi ise Türkiye, Zeynep ve Eylem’in katledilmesiyle sarsılan bir travmanın ardından, bu olayın tekrar yaşanmaması için atılacak adımları konuşuyor. Zeynep’in durumun ciddiyetini fark etmesine rağmen, yalnızlığın ona yaptığı baskıdan kurtulamadığı gerçeği, birçok kadının sesini yükseltmekten imtina etmesine sebep olduğu bir durum. Zeynep’in ailesi, kaybettikleri evlâtları için yas tutarken, toplum da bu kaybın getirdiği acıyı ve sorumluluğu hissetmeli.
Sonuç olarak, Zeynep’in trajik hikâyesi, kadınların yaşadığı şiddet ve ihmalin etkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Her bireyin bu konuda dikkate alması, üzerine düşünmesi gereken konular var. Toplumun her kesimi, bu tür vakaların yaşanmaması adına sesini yükseltmeli ve gereken adımları atmalıdır. Çünkü bir kadının sesi, yalnızca onun değil, tüm toplumun sesidir.